Başka hayatın düşünü kurmak bilahare yaşadıklarının yaşanmaya değer olmadıklarına inanmaktır ki bu insanı darmadağın eder; aksi mümkün mü? Bir ömrün kıymeti neyle ölçülür? Mahrumiyetlerle – şüphesiz; kıymeti biçecek olan hükmünü ilan etmeden evvel eksik kaldıklarımıza bakacaktır.
Tamamlanmamanın acısına müsavi bir acı yoktur yaşamda: ölüme değin kendini muhafaza etmiş ukde, kurulamamış dostluklar, tırmanılmamış heybetli dağlar, sükutuhayaller, yürünmemiş yollar, görülmemiş denizler, dolaşılmamış kumsallar ve nihayete ermeyen lakin büyüsü bozulmamış aşklar. Bir defaya mahsus cana haiz olduğumuz hususunu ciddiyetle tefekkür edebilseydik amaçlarımızla isteklerimizde böylesine yok sayılmamızın yükünü kaldıramazdık.
Bütün teşebbüslerimize, eylemlerimize, kazanımlarımıza rağmen hayatımızın bir yönüyle mukadder surette nakıs kalacağı trajedidir. Bu kâinat ne büyük… hudutsuz! Denk düşselerdi mutlu olacaklarken yaşamları katiyen tevâfuk etmeyen ne çok bedbaht insan var cihanda… varoluşun parçası: telafi edilemezlik.
Bir yanıt yazın