Dante otuzbeşindeyken yitirmişti doğru yolu… karanlık ormanın derinliklerine düşmüş, yüce makamın buyruğuyla ozan gelip kendisini günışığına götürünceye değin kalmıştı orada. İnanın yolumu kaybetmedim ben, kaybetmek için bulmalı, bulmak içinse evvela aramalı, aramaya bulunmaya layık bir şeyin varlığına inanarak teşebbüs eder insan… bulunmaya layık varlık… inanıyor muyum? Heyhat! İnanabilseydim keşke ve sonunda muvaffak olamasam bile hayatımı inanarak bir şeyi aramaya adasaydım. Önemsizdir bulmak: mühim olan inanabilmek, inanç kabiliyetinin körelmemiş olması. İnsanın başına gelebilecek en büyük felaketin doğmak olduğunu düşünürdüm. Nispeten değişti fikrim, bundan beteri ilgisiz doğmaktır. Evet, Dante otuzbeşindeyken yitirdi yolunu. Ben zavallı, yirmisinde, yola da yolculuğa da varılacak yere de inanamamaktayım, öylece durmuş, semayı seyretmekteyim vakt-i merhunu beklerken.
Bir yanıt yazın