SİDAR PÜRÜZ

hezeyanlarımın yeri

İntihara övgü ve başkaca şeyler.

İntihar: harp sahasından çekilmek, daha fazla zayiat vermeden mütareke ahdını mühürlemek. Direnç göstererek yaşanıyor daima; su hiçbir zaman yolunu bulmuyor… cezbedici güzelliğe erişmemin imkansızlığı oymak darbeleriyle ruhumu çatırdatırken, yaşama hayran kalabilir miyim?  Hayır dostlarım, yaşama yalnızca katlanabilirim, çünkü her insan gibi doğarak aşağılandım, bu aşağılanış öylesine sertti ki utancımın etkisini, acısını hissetmediğim tek an olmadı; rüyalarım bile küçümsenen bir çocuğun ağlayışlarından ibarettir. Tanrı, kusurlarla yarattıklarının önünde diz çöküp af dileseydi, ona sırtımı döner, ilahlığının yumuşatamadığı kaskatı yüreğimle uzaklaşırdım.

Genç olmak telafi etmiyor, hayatı kaçırmış hissedince manevi yıkılış kaçınılmaz. Bir daha yaşamak mı? Asla! Kim ister bunu? Hangi çekişmeden, kargaşadan yara almadan çıktık? Ruhumuza iyi gelen şeyler daima esirgenmedi mi? Niçinleri farklı hüzünlerimizin altından kaç kez sağlam, perişan olmadan kalkabildik? Amaçları sırf ruhlarımıza acı çektirmek olan musibetlerin yaşamdaki varlıklarını tanrının merhamet sıfatıyla açıklayın bakalım, nedene dayandırın, haydi! Bir filozoftan esinlenerek yazıyorum bu cümleyi: ümit, işkenceyi uzatmaktan başka neye yarar? Bu hayat bizler için olmamalı, kesinlikle başkalarının yerine bir hata sonucu, yanlışlıkla geldik, aksi olsaydı bu denli düşmanca davranamazdı ruhlarımıza.

Ölüm iyidir, çünkü ölünce insan olmak yükünü üzerimizden atarız. Yürekten soruyorum, hayatlarımız yaşanmaya değer miydi? Aşk, annelik, keşfetmek, bir lezzet tatmak… bütün bu heyecan ve hoşnutluk uyandıran durumlar yeter mi yaşamı kıymetli kılmaya? Yeter diyenlere sesleniyorum: ruhlarınız münferit konuşabilselerdi, kanımca irinli yaralarını ortaya sererek, ‘‘İşkenceyi yüceltmeyin!’’ derlerdi. İnsanların pek çoğu hayatın değerli olduğuna kendilerini ikna etmek maksadıyla gülünç argümanlar kullanırlar ve ötekileri de buna inandırmak adına çarpıtmalar, şaklabanlıklar yaparlar. Bu anlaşılabilir, keza korkaklık eğilimlerimizde itkisel bir güç olmuştur, düşe kalka, büyük sancılardan kıvranarak katedilen bunca mesafenin kıymetsizliğini onaylamak zorlukları ve acıyı manasızlaştıracaktır; kim dünyanın merkezindeyken bir otun düzeyine inmek cesaretini gösterebilir?

Yanılgısız bir dünya, en azından yanılgılarla dolu bu dünya kadar çekilmez olurdu… hakikat nasıl ayırt edilir yanılgılar olmasa? Edilse bile uğraşsız kazanılan hakikat bilgisinin ne ehemmiyeti var? Çatışmalar da hırpalanmak, taraf tutmak ve böylece ölüme ulaşana dek yaşama iyimser, umutla bakmak… her ölümlü yapmıyor mu bunu? Büsbütün ilgisiz olabilen çıksın meydana! Öğütkâr buda mı ilgisiz yoksa dağlara vuran zerdüşt mü? İlgisiz olunmuyor, hayır, hayatın kuvvetleri üzerimizde o derece tesirli ki bunlarla çekişmek, mücadele etmek adeta karşı koyulamayan bir yasa, bir imparator buyruğu ve bizler şartlanmışız tepki vermeye… bulunduğumuz korkunç durumların rezilce baskılarından, tepkilerden, her şeyden azat olup daimi kurtuluşa sevk edilmemizi sağlayan bir seçenek mevcut mudur intihar dışında? İlgisiz olan ruh, hissetmek istidadını yitirmiştir; bunu yitiren ruh ise artık ruh değildir, maddedir, bedendir, organizmadır. Dostlarım, boğulmanın eşiğindeyken neye gerek soru sormak? İnsan, damakları arasında Kharon için sikke saklıyorsa, bu saatten sonra alacağı yanıtla ne yapabilir?

Günler birbirinin aynısı, dün bugünün, bugün yarının. Sanki zamanın acımasız tekerleği bir çemberin içinde sıkışmış ve dönüp duruyor, tekrarlıyor kendini. Vakit hep pazartesi, salı-çarşamba… hayır hayır, pazartesi… dünya biteviye çevreliyor Helios’u, fakat pazartesi bitmek bilmiyor, yaşam pazartesi oluştu, tanrı, insanları ve kendisini pazartesi yarattı, ölüm ışıltısını pazartesi çarpacak göğüs kafeslerimize… zaman sabit bir gülle.

Son

“İntihara övgü ve başkaca şeyler.” için bir yanıt

  1. Yazar ilham gelmediği bir zamanda kendi kendine boş boş karalamış tutarsız anlamsız zırvalamış beğenmedim okudum ne yazık ki harçadığım zamana yazık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir