SİDAR PÜRÜZ

hezeyanlarımın yeri

Umutsuzluğun doruklarında sayıklamak.

Acaba ruhun, tarih boyunca bedene kıyasla göklere çıkarılan bu saflık, tanrısallık formunun yuvası neresidir? Kâinatın özünden kopmuştur belki, kopmuştur ve gene oraya dönecektir… peki ya ben ne olacağım? Halihazırda bu satırları yazan ve hisseden ben ne olacağım o bedenimden ayrılıp özüne döndüğünde? Onunla birlikte gidecek miyim? Ya ruhum bir dış kuvvetse yalnızca? Ya her şeyimle bedene bağlıysam ve varlığım bedenle sınırlıysa? Çürüyeceksem toprak altında niçin yaşadım? Hangi gerekçeyle? Bu cevapsızlık canımı sıkıyor! Bir sebep verin bana, bunca acıyı, perişanlığı, ıstırabı, hastalıkları, düş kırıklıklarını telafi edecek bir gerekçe gösterin ki huzurla mırıldanabileyim: bütün bunlar olmalıydı, çünkü hepsinin anlamı, nedeni var, hiçbir şey yok yere yaşanmadı…

Umutsuzluğun doruklarında gezinmek bir uçurumun keskin kenarlarında yalınayak yürümeye benziyor… an meselesidir kayıp düşmek! Çoktandır doruklardayım. İçim tutkuya hasret, küçük tutkulardan bahsetmiyorum, bana lazım olan yaşamak tutkusu! İlkeler, düşünceler ve politikalar ruhumda heyecan uyandıramıyor, çünkü eksiğim, insan ancak tutkuyla bağlı olduğu hayatın muhtevasına ilgi duyabilir, eğer değilse sonu doruklardır… ve an meselesidir dipsizliğin karanlığına yuvarlanmak… an meselesi! Bir boşluk ruhumda, yaşamak tutkusunun yoksunluğu… bunu elde etmek ya da kazanmak sadece tanrıya inanmakla mümkün… biliyorum, tanrıya inanırsam peşinden tutku da gelecektir, heyecan da, anlam da… tanrıya inanırsam uçurum yitip gidecektir, biliyorum… ama olmuyor, yapamıyorum… yüreğimde inanmak kudretini bulamıyorum, donmuş, kaskatı bir yürek… tanrıyı safi kinle anımsıyorum… İvan Karamazov’un iblisi durmaksızın konuşuyor, uyurken bile kulağıma fısıldıyor, soluk aldırmıyor bana, tanrıya küfürler savuruyor… söylediklerinden öyle etkileniyorum ki… mikail’e lanetler yağdırıyorum biricik dostumu yendiğinden ötürü…

Yaşamımı sürdürebilmek adına tanrının lirik ezgisine muhtacım… tanrımı keşfetmek için daha ne yapmalıyım? Ahit’in tanrısıyla araplarınki bir canavar! Kendimin tanrısı olamaz mıyım? Ne çıkar hayatı iyi bulmadıktan sonra? Hayatı iyi bulacak mıyım tanrımı keşfettikten sonra?

Son

“Umutsuzluğun doruklarında sayıklamak.” için 2 yanıt

  1. Güzel bir giriş tebrik ederim. İsmini umutsuzluklarında sayıklamak yerine “bilinmezliğin pençesinde ben” olsa daha uygun olurdu. Aslında ruhun derinliklerinden gelen saf bir sorugulamaya temas etmişsiniz ancak bu saflık saf bir meraka keşfetmeye iter doğal süreçte. Bu yazınızda ise başlarda böyle saf bir sorgulama ile başlayıp ön yargı ve reddedişle bittiği için baştaki doğallığı biraz nakzetmiş. Yinede tebrik ederim başarılar efendim.

    1. Yorumunuz için teşekkür ederim Leyla hanım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir